• İstanbul 17° PARÇALI AZ BULUTLU
    • Adana
    • Adıyaman
    • Afyonkarahisar
    • Ağrı
    • Amasya
    • Ankara
    • Antalya
    • Artvin
    • Aydın
    • Balıkesir
    • Bilecik
    • Bingöl
    • Bitlis
    • Bolu
    • Burdur
    • Bursa
    • Çanakkale
    • Çankırı
    • Çorum
    • Denizli
    • Diyarbakır
    • Edirne
    • Elazığ
    • Erzincan
    • Erzurum
    • Eskişehir
    • Gaziantep
    • Giresun
    • Gümüşhane
    • Hakkâri
    • Hatay
    • Isparta
    • Mersin
    • istanbul
    • izmir
    • Kars
    • Kastamonu
    • Kayseri
    • Kırklareli
    • Kırşehir
    • Kocaeli
    • Konya
    • Kütahya
    • Malatya
    • Manisa
    • Kahramanmaraş
    • Mardin
    • Muğla
    • Muş
    • Nevşehir
    • Niğde
    • Ordu
    • Rize
    • Sakarya
    • Samsun
    • Siirt
    • Sinop
    • Sivas
    • Tekirdağ
    • Tokat
    • Trabzon
    • Tunceli
    • Şanlıurfa
    • Uşak
    • Van
    • Yozgat
    • Zonguldak
    • Aksaray
    • Bayburt
    • Karaman
    • Kırıkkale
    • Batman
    • Şırnak
    • Bartın
    • Ardahan
    • Iğdır
    • Yalova
    • Karabük
    • Kilis
    • Osmaniye
    • Düzce
    • Lefkoşa
    • Bakü
    • Amsterdam
  • CANLI SONUÇLAR
  • SİTE YAZARLARI
  • VİDEO GALERİ
  • FOTO GALERİ

“Hakkında yazamayacağım kimse yok”

Son dönemde Türk futbolundaki çarpıklıkları gündeme taşıyan gazetecilerin başında Atilla Türker geliyor. Gazetedeki yazılarıyla dikkat çeken Türker, Futbolun Arka Bahçesi adlı kitabıyla tüm yazılarını kitaplaştırdı. Türker, kulüplerde yaşananların tüm gerçekliğiyle kariyeri ve kitabı hakkında her şeyi Sporlig G. Yayın Yönetmeni Selahattin Ekrekli’ye anlattı.

Evet ağabey; futbol ülkemizde en çok sevilen ve izlenen bir spor dalı, milyonları peşinden sürüklüyor. Bu nedenle de çok büyük bir rant var. Biz hep futbolun ön bahçesini; takımların durumu, şampiyonluk mücadeleleri, kupaları vs biliyoruz Tabii bunun bir de arka bahçesi var. Bu mücadeleler olurken, neler yaşanıyor? Kulüpler nasıl yönetiliyor, Yönetilirken nasıl ve neden batıyor?  gibi yönleri de var. Siz de futbolun bilinen değil de bilinmeyen arka bahçesini yazdınız.  Futbol camiasında yaşananları tek tek belgelerle açıkladınız. Çok ses getiren bir kitap oldu. Tüm bu yaşananları kaleme alırken  büyük bir cesaret ve gazetecilik örneği gösterdiniz. Öncelikle bu kitabı yazma fikri nerene aklınıza geldi önce buradan başlayalım.

Öncelikle evimi şereflendirdiğin için teşekkür ederim. Ben, bir gün bile ara vermeden çalışan 43 yıllık spor muhabiriyim.  Bunun 30 yılını Ankara da yaptım. 12  yıl önce de İstanbul’a geldim. Burada bir parantez açayım. Ben 43 yıl spor muhabirliği yaptım. Yani sadece futbol muhabirliği değil, hemen hemen her branşın muhabirliğini yaptım. Olimpiyatları da takip ettim. Uluslararası Halter ve güreş şampiyonlarını da takip ettim. Ben aynı zamanda eski bir futbolcuyum. Rahmetli İlhan Cavcav’ın yeni başkan olduğu dönemde 1979-80 senesinde  Gençlerbirliği’nde profesyonel olarak futbol oynadım. Gurur ve onurla söylüyorum ayrıca 2 kez A Genç Milli takım forması giydim. Ben o dönemde Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu kazandım. Yaşadığım sakatlıktan sonra da tam toparlayamadım. 1983 yılında futbolu bıraktım ve gazeteciliğe karar verdim.

Gazeteciliğe de stajyer olarak başladım. Tercüman bünyesinde Bulvar’da 1-2 yıl çalıştım. Daha sonra toprağı bol olsun Tercüman Ankara büro şefi Arman Talay vardı. Beni yanına aldı ve büyük destek verdi.

Gazetecilik mesleği öyle bir şey ki sende bilirsin bir bulaştın mı bir daha bırakamazsın. Çok tatlı bir şeydir. Önce küçük küçük haberlerin çıkıyor altında Atilla Türker imzası. Araştımacı gazeteci  örneği yani.

Hayat böyle devam ediyorken Tercüman’da yaptığım haberlerden dolayı ödüller kazandım. Daha sonra Milliyet ve sonra Star’da da çok iddialı haberler yaptım. 2011’de spor muhabirliğini daha iyi yapmak için İstanbul’a geldim.

2011 in Mart ayında HaberTürk’ten Halil Özer aradı; ”Gel konuşalım” diye. Oradan gelen teklifi de hemen kabul ettim. Ben zaten teklifleri anında kabul ediyorum. Para konusunu sonra konuşuyorum. Bu bir itiraftır. Halil Özer bunu okursa sevinirim. Onun teklif ettiği fiyatın 1/3’ünü bile teklif etse kabul edecektim.(gülüyoruz) Ha niye kabul edecektim. En azından bir gazeteden diğerine transfer olacaktım. Halil Özer müdürlüğünde kendime hava değişikliği gibi bir ortam olacağını düşündüm ve kabul ettim. İyi de oldu. HaberTürk’te de ekip olarak çok iyi işlere imza attık.

“BELGELİ HABERCİLİK BENİ HEP CEZBETMİŞTİR”

Ankara’da Futbol Federasyonu’nda çalışırken de diğer branşları da takip edip saha içi ve saha dışı araştırmalar yapmaya başladım. Belgeli habercilik ben hep cezbetmişti. O dönemlerde spor teşkilatında çok sayıda soyguncu, ahbap çavuş ilişikleri, alavere dalavere işlerini yazdım. Ankara’da da spor muhabirliği yaptığım için tüm teknik direktörlerle idmanlarda maçlarda, kamplarda arkadaşlığımız gelişti ki, aleyhlerine yazmadığım hemen hemen hiç kimse kalmamıştır.

“HAKKINDA YAZAMAYACAĞIM HİÇ KİMSE YOK”

Nihayetinde bu bizim görevimiz gazetecilik; mesafe koyma sanatıdır. Herkes hakkında hemen  yazabilecek özgürlüğe ve güce sahip olmamız gerekiyor. Bunu da bizi okuyacak genç arkadaşlara tavsiye niteliğinde çok iyi niyetle söylüyorum. Mesafeyi biraz daraltın. Eğer 2 bardak çayın hesabını haber kaynağına ödetirseniz bunun sonuçları çok acı olur.  Vallahi kimse kusura bakmasın hakkında yazamayacağım hiç kimse yok.

Peki bu kitabı yazma fikri nasıl çıktı?

Bu kitabı  yazma fikri özellikle HaberTürk’ün kapanmasından önce 2015’te bana bazı belgeler geldi.

Kişiler sana gönderiyordu yani

Şöyle; gönderen de oldu. Duyum aldım, takip ettim. Bir örnek vereyim Galatasaray’da Bratu transferinde, Popescu da dahil olmak üzere Romanya da 8 kişi tutuklanmış. Ancak Türkiye tarafında kimseye bir şey olmadı, çıt çıkmadı. Yönetim karar defterinde ‘500 bin dolar karşılığında Bratu’nun transfer edilmesi kararlaştırılmıştır’ deniyor. Fakat 8 gün sonra aynı karar defterine, 3 milyon 100 bin dolara transfer edildiği dair tekrar imza atıyor. Ben bunu duyumunu alınca Haber Türk gazetesinde yazdım. Ancak bu haber hiç ses getirmedi. Sonrasında biraz daha üzerine gittim. Birileri bu yazıları okumuş, dediler ki ”Atilla bey siz sürekli yazıyorsunuz” diyerek,  bu yüzden doğal olarak belgeleri bana yolladılar.

TÜNEL KAZARAK BELGELERİ ELDE ETMİYORUZ.

Hatta  bu haber Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından ”yılın haber ödülü”ne layık görüldü. Bu tür haberleri Ankara’da da yapıyordum ancak fazla ses getirmiyordu. Ama İstanbul’da yazdığım zaman daha büyük ses getiriyor. Sonra  başka kulüplerin yöneticileri beni sanal ortamda bulup ‘Atilla bey görüşmek istiyoruz” diyorlar. Hani bir tabir vardır ”para parayı çekiyor” diye. Hal böyle olunca ”Haber de haberi, belge de belgeyi çekiyor”.

“KULÜPLERDEN BELGE YAĞMAYA BAŞLADI”

Gelen belgelerle birlikte belli bir sürece girmiş olduk. Antalyaspor, Eskişehirspor, Bursaspor, Gençlerbirliği, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor’dan bana belgeler yağmaya başladı. Belgeler gelince kendi kendime nasıl battıklarını düşünüyorum. Mesela Eskişehirspor gibi efsane olmuş bir kulüp nasıl Üçüncü lige ve borç batağına düştü? Araştır nasıl araştıracaksın. Şöyle araştırıyorum olması gereken de bu. Eskişehirspor’un içinde bulunan gazeteciler, kulüp yöneticileri, başkanlar, hangi futbolcuyu hangi menajer vermiş, Bu menajer kim? gibi. Zaten bir işin içinde yolsuzluk sahtekarlık olduğunu anlayabilmek için ilk çıkılacak yol bence o futbolcunun menajeri kim? O kulüp hangi menajerle çalışıyor? Başkanı kim? bunları bilmek lazım.

“TÜM HABER KAYNAKLARIMIN İSİMLERİ BENİMLE MEZARA KADAR GİDECEK”

Dediğim gibi Eskişehirspor bir örnek Bursaspor, Antalya vs gibi belgeleri gelen takımları yakın markaja alıp, haberin üzerine gitmeye başladım. Bu iş samanlıkta iğne aramaya benzer. Her türlü incelemeyi yapıyorum. Akçalı işler (Sahtekarlık, dolandırıcılık, soygun) anlamında işler olduğu için çoğu insan bu tür belgeleri vermeye çekiniyor. Belgeyi verirsem beni deşifre eder mi? kaygısı taşıyor. Sadece şu kadarını söyleyeyim. Benim tüm haber kaynaklarımın isimleri benimle mezara kadar gidecek. Bana değil İstanbul’un tamamını Türkiye’nin yarısını bile verseler isimleri söylemem mümkün değil. Bu doğrultuda insanlar bana inandıkları için sürekli belge gönderiyorlar.

“HAKKIMDA AÇILMIŞ TEK DAVA YOK”

Bunun yanı sıra çok tehdit ve hakaret de yiyorum. Şu ana kadar hakkımda açılmış tek bir dava yok. Beşiktaş kulübü yıllarca ”dava açtık, açıyoruz, açacağız” dedi. Beşiktaş eski Başkanı Fikret Orman,  Divan Kurulu’nda  benim hakkımda ”bu gazeteci  şerefsiz, haysiyetsiz namussuz” gibi demeçler verdi. Sonra Şafak Mahmut Yazıcıoğlu beni sürekli kamuoyuna hedef gösterdi. Keza Galatasaray kulübü, resmi sitesinden bana davalar açacağını söyledi. Geçtiğimiz aylarda Aziz Yıldırım yıllarca ‘benim hakkımda yazdığın yazılardan dolayı yargılanacaksın, gereken cezayı alacaksın’ dedi. Trabzonspor’un nasıl kevgire çevrildiğini yazdım ama enteresandır bugüne kadar hakkımda açılan bir tek dava yok. Açılmadı. Bir tek Karabükspor bir dava açtı ama enteresandır o dava reddedildi.

“SAVCILIK BENİM HABERİMİNDEN YOLA ÇIKARAK CEZALANDIRMA İSTEDİ

Karabükspor’un nasıl soyulduğunu anlatmıştım. O dönemin yöneticileri bana dava açtılar ancak kaybettiler. Sonra ne enteresandır ki; o kişilerle ilgili ben belgeleri ele geçirdim ve bir daha yazdım. Onlar yargılanmaya başlandı. Hatta Karabükspor’un CEO’su ile kulübü kevgire çeviren menajer tutuklandı. Hatta o kişiler bana haber yolluyordu ”Atilla Türker yazarsa yazsın reklamın iyisi kötüsü olmaz” diye. Bunu söyledikten sonra tutuklandılar.

Hatta Karabük Cumhuriyet Savcılığının iddianamesinde 1. sırada ”Atilla Türker’in yazdığı haberler doğrultusunda bu kişilerin cezalandırılması gerekir” diye yazıyordu. Erzurumspor’da yaşanan alavere dalavere işleri ile ilgili Erzurumspor kulübü beni tanık olarak gösterdi.  Yakın zamanda Taylan Antalyalı transferi ile ilgili söyle bir durum vardı. Taylan Gençlerbirliği’nden Erzurumspor’a transfer olurken söyle bir protokol imzalandı. Eğer Taylan  3. bir kulübe transfer olursa  Erzurumspor’a verilen paranın %40’ını Gençlerbirliği alacak” diye bir protokol imzalandı. Sonra bir bakıyoruz ki güya Taylan Antalyalı bedava verilmiş. Sonra Taylan imza parası diye 4 milyon lira Kap’a bildirildi. 1-2 gün sonra elime bir belge geçti, meğer Taylan o 4 milyon TL’yi aldıktan 2 gün sonra o parayı direkt Erzurumspor’a vereceğine dair senet imzalamış ve parayı vermiş. Ben bu belgeleri ele geçirdim. O belge sadece 3 kişi arasında geçen bir belgeydi. Bu olaydan sonra Erzurumspor’un en yetkili kişisinin görevine son verildi bu belge nasıl Atilla Türker’in eline geçer diye.

Peki tehditler, hakaretler de oluyor diyorsun, herhangi bir olumsuzluk yaşayacağını düşünmüyor musun? Herkesin kolayca ulaşabileceği bir durumdasın?

Tabii adresimi canlı yayınlarda açık açık söylüyorum. Yazılarımda da kitabımda da var. Benim hiç bir çekincem yok. Aklımdan bile geçmiyor her hangi bir şey. Ne olabilir? Olsa ne olur? O da ayrı bir konu. Umurumda değil.

Tabii bu o süreçte inanılmaz dostlar ediniyorsun. Şimdi aklıma geldi. Benimle ilgili Beşiktaş yöneticilerinin çok yakınından bir kişi bana mektup yolladı. Dedi ki ”Atilla bey sizi telefonda dinledik” dedi. Ancak bir şey bulamadılar(gülerek) Bulamazlar da. Allah’a şükür. Benim 43 yıllık meslek hayatımda kendi çalıştığım kurumun patronu dışında her hangi bir yerden (1tl) gelmedi, gelmez de. O kadar.

Vicdanım rahat diyorsun.

Aynen öyle; bu konuda sana kötü bir örnek vereceğim. Herhangi bir yerden bana durduğu yere 5 bin ya da 50 bin TL gelse bu beş dakika da içerisinde duyulur. O bakımdan ben çok rahatım. Hatta 12 yaşında bir çocuk telefonda beni arıyor ben futbol hastasıyım ve ‘’Atilla abi senin kitabını okuyorum’’ diyor. Bu mutluluğu kim yaşar, söylerim size?

Peki hedefinize ulaştınız mı bu kitaplar? Mesajlar yerine gitti mi sizce?

Sorunuzun karşılığı olmasa da şunu söyleyeyim. Türkiye’de çıkarılan spor kitapları arasında en fazla ikinci baskıyı gören kitap yok denecek kadar az. Bu kitabi Avrupa’nın hemen hemen her ülkesindeki Türk vatandaşları kitabımı okumuş ve ‘’Bu kitap Avrupa yazılmış olsaydı taş üstünde taş kalmaz, çok sayıda kişi tutuklanır, bir çok kulüp kapanırdı’’ diyorlar ama Türkiye de kişisel durumlar dişinde başka bir şey olmuyor. Bu kitap 4. Baskıyı gördü. Yayınevi sahibi ‘’8. 10. baskıyı görürüz’’ diyor.

BU KİTAP BENİM ÇOK İÇİME SİNDİ

2 yıl önce bir yayınevi sahibi aradı. Atilla bey yazılarınızı okuyorum bir kitap basalım size dedi. Tembellik deyin, yoğunluk deyin, bir yıl öncesine kadar  pek ciddiye almadım. Daha donra dedim ki ‘’Atilla artık yazmalısın’’ Tarihe not düş. Çünkü bu kitap 456 sayfa 74 tane belge var. Normalde benim evimde 1000 e yakın belge var. Tabii bu belgeleri konularına göre ayırdım. Mesela kitabın ham hali 1000 sayfa

Peki bu kitabın devamı gelecek mi?

Şöyle; ben bu süreci dolu dolu yaşıyorum. Bu hazzı, bu mutluluğu sonuna kadar sürdüreyim, sonrasında tabii olaylar gelişiyor. Yeni yeni belgeler geliyor elime. Şunu da belirteyim 19 yıl önce 2003 yılında benim bir kitabım daha yayımlanmıştı. O zaman Ankara’da yaşıyordum. Kadri Aytaç, Turgay Şeren, Lefter, Can Bartu ile telefonla konuşarak komik anlarını derledim. O kitap bence olağanüstü bir kitaptı. Fakat Ankara da yaşadığım için pek ses  getirmedi. Ben şimdi o kitabı yeniden güncelleyerek basmak istiyorum. 2003 den günümüze son 20 yılda tüm futbolcular için geçerli bu. Kimler forma giydi? Mesela Gökhan Gönül, Volkan Demirel gibi 10-20 tane oyuncuyu bir araya getirip onlarla da konuşup, eski futbolcular ve yeni futbolcuları harmanlayıp tekrar aynı adla ya da başka adla ‘’Ünlü futbolcuların komik anları’’ diye şirin de bir kitap olur.

Yazdığınız son kitabı devam ettirmeyi düşünüyor musun?
Bu süreci yaşamam lazım. Yeni belgeler elime geçecek mi? Üstüne neler koyabilirim.

Bu kitaptan sonra Türk futbolunda bir düzelme bekliyor musun?
(Gülerek) Hiç beklemiyorum. Aynen gider. Çünkü aynı kişiler Türk futbolunun içinde

Peki Türk futbolu düzelir mi?
Düzelmez. Bu kişiler olduğu sürece Türk futbolu düzelmez

Nasıl düzelir ?
Bu dediğim kişiler ayıklanacak ya da birileri dur diyecek. Ya da gereken cezalar verilecek. Mesela bu kitabı medya da çok istisna bir iki kişi dışında herkese yolladım. Bir iki kişi dışında gazetede kimse yazmadı.

Peki hiç yok mu ya da var mı sizin gibi cesur gazeteci bu camiada?

Şöyle, benden çok daha bilgili ve kültürlü insanlar vardır. Ben bunu tevazu olarak da söylemiyorum, Ben zaten gemileri yaktım lafı ne derece doğru olur bilemiyorum ama zaten her yazıyı son yazım gibi yazıyorum. İlk yazım gibi de heyecanlıyım. Radyospor’da ya da Ajansspor’da benim yazdığım haberin virgülüne dahi karışan olmadı. Tüm samimiyetimle söylüyorum  Sadettin Saran’ın inanılmaz desteğini gördüm, görüyorum. Sağ olsun. Zaten başta Barış Ertül olmak üzere Saran Holding’de çalışan herkes gerçekten çok büyük destek veriyor. Bir gazeteci ve spor yazarı için bundan daha büyük mutluluk ne olabilir?

Peki spor gazetecileri 3 maymunu mu oynuyor?

Vallahi hatta 5 maymunu oynayan bile var yani, o kadar enteresan bir durum ki. İnsanların bu kadar kayıtsız kalması çok düşündürücü. Şöyle de bir gerçek var. Sesli düşünüyorum, fikir cimnastiği yapıyorum. Sen, ben o gazetelerde çalışsak yazdırmazlar, yazdırmıyorlar. Ben o gazetelerde büyük oldukları zaman çalıştım. Vallahi orada rahatlıkla yazabiliyorduk. Büyük gazetelerde çalışanların hepsi arkadaşım, kardeşim, dostum, meslektaşım çok saygın kişiler 1-2 isim dışında  benim kitabımı kimse kaleme almadı. Oysa hepsinin ellerinde bu kitap var. Ben üzülmüyorum da ”Allah kimseyi Türk spor basının eline düşürmesin’ ‘Kimse şu an bir şey konuşamıyor, yazamıyor.

“YAZMADAN GAZETECİ OLUNMAZ”

Tüm dünyada gazeteciler, yazarak, konuşarak para kazanıyor. Türkiye’de  ise yazmayarak, konuşmayarak kazanıyor. Üç maymun dedin ya üç maymun resmen oynanıyor. Biraz da çaresizlik içerisindeler çünkü yazmak isterlerse kovulurlar.

Ben orada çalışsaydım yazabilir miydim? İki şık var. Ya yazamayacaktım sineye çekecektim. Ya da ”ben bu ortamda çalışamam” deyip istifa edecektim veyahut yazarak kovulacaktım. Ben bunu yapar mıydım? O da  yaşayarak ortaya çıkardı. Çok fazla da  eleştirmek istemiyorum, iyi niyetli yaklaşıyorum yine de. Çünkü herkesin çoluğu çocuğu vardır diyorum ancak ben yazamayarak, konuşmayarak bu işin icra edilmeyeceğini düşünüyorum. Komik çünkü; birbiriyle bağdaşmıyor. Yazmadan, konuşmadan gazeteci olunur mu?

“BENDEKİ BELGELERİN ÇOK DAHA FAZLASI DİĞER GAZETECİLERDE DE VAR”

Üstüne basarak söylüyorum bana belgeleri getiren veya benim belgeler ulaşmak istediğim kişi ilk zamanlar beni tanımadan önce ”Atilla bey siz yazamazsınız” derdi. Ben de niye? dediğimde ”Ben bu belgeyi şu, şu, şu gazeteciye verdim” diyor. İsim isim söylüyor. eee! diyorum, ”yazamadılar” diyor.

“BİR İŞİ YAPIYORSAN HAKKIYLA YAPACAKSIN”

Bir şey itiraf edeyim. Ben bu işi(gazetecilik) severek yapmıyorum Ancak bir işe yapıyorsam şunu kendime prensip edindim, hakkıyla yapacaksın. Ben Türkiye’nin en iyi muhabiri değilim ama ben elime geçirdiğim belgeleri yazıyorum, tek fark bu.

Yoksa ben Galatasaray kulübünün yolunu bilmem, Beşiktaş’ta kimseyi tanımam. Fenerbahçe’nin idman sahasını bilmem. Üstüne basarak söylüyorum. Türk futbolunda tüm kulüpler için geçerli bu. Bu kişiyi bile tanımam.

Bu ve buna benzer  olaylar neticesinde onlarca kulübün borç batağına saplanmaları ve birçok kulübün kapılarına kilit vurmasına sebep olan kişi şahıslar ,kulüp başkan ve  yöneticileri ile menajerlerin maskelerini yazdığı bu kitap gözler önüne seren cesur gazeteci abimiz Atilla Türker ile yaptığımız röportajın bir bölümünü yayınladık sizlere. Olayların detayını öğrenmek isteyenler ‘Futbolun Arka Bahçesi’ adlı kitabı temin ederek, Türk futbolunda dönen dolapları en ince ayrıntısıyla belgeleriyle birlikte öğrenebilirler.

0 0 0 0 0 0
    YORUMLAR

    En az 10 karakter gerekli

    Sıradaki haber:

    Anadolu Efes kendine geldi

    Hızlı Yorum Yap

    0 0 0 0 0 0
    ad768x90
    Yazarlar
    Video
    Galeri

    Sporlig.Net'e üye olun

    Zaten üye misiniz ? Buraya tıklayarak Üye girişi sağlayabilirsiniz.

    Sporlig.Net'e giriş yapın

    Henüz üye değil misiniz ? Buraya tıklayarak Üye olabilirsiniz.